5 Aralık 2012 Çarşamba

Hüzzam

03/04/2012
Oda Tiyatrosu

Nisan ayında izlemiştim Hüzzam'ı, 2011-2012 sezonunda. Yıllar sonra tekrar sahnelenen bu oyunun, devlet tiyatrolarının resmi internet sayfasında yazan konusuna bakınca sıkıcı bir oyun izlenimi doğuruyor. O izlenime kapılmamalı ve bu muhteşem oyun, herkes tarafından izlenmesi için senelerce sahnelenmeli!

Oda tiyatrosunun küçük ama sıcak atmosferinde, tiyatroya gitmiş gibi değil de tiyatro sizin evinizin salonuna gelmiş, siz de arkadaşlarla toplanmış oyunu izliyormuşsunuz gibi hissediyorsunuz. Ama bu sefer hayır, izlemiyorsunuz; tam olarak yaşıyorsunuz oyunu! 


Mahpeyker, paşa torunu, soylu bir aileden gelen, varlık içinde şımarık bir çocuk olarak yetişen, gençliğinde ailesinin istemediği bir evlilik yapan ve hayırsız bir evlat sahibi olan; ancak toplumun değişen şartlarına ayak uyduramadığı için artık yokluk içinde kalmış, paşa torunluğundan sekreterliğe düşmüş, hatta işsiz kalmış bir kadın... Oyunda kah geriye dönerek kah bugüne gelerek tüm bu olaylar anlatılıyor. 

Osmanlı İmparatorluğu'ndan cumhuriyete, hızlı kentleşmeye, sanayileşmeye doğru giden toplumsal değişmeye ayak uyduramayanların hikayesi, Mahpeyker'in hikayesi. Artık Osmanlı soyluları da onların torunları da yok bu yeni dünya düzeninde. Bunun çaresi de yok, dünya değişti, şartlar değişti artık. Peki, o zamanın şartlarına göre yetiştirilen Mahpeyker nasıl ayak uydurabilecek bugüne? Paşa torunluğundan yokluğa düşmeyi nasıl kaldıracak? Yetiştirildiği dönemin değer yargılarıyla yeni dünyanın değer yargıları arasındaki bu uçurumu nasıl sindirecek?

Güya tek kişilik bir oyun Hüzzam; ama sahnede o kadar farklı karakterler, o kadar farklı kişiler var ki şaşırıyorsunuz! Oyuncu Maral Üner hakkında söylenecek tek şey var: Bu muhteşem oyuncuyu izleme fırsatı bulduğum için kendimi çok şanslı sayıyorum. Sahnede kah şımarık bir çocuk, kah nazlı bir gençkız, kah zamanın değişimine ayak uyduramamış ve yalnızlaşmış bir paşa torunu yaşlı kadın... Bu karakterlerin her birini o kadar güzel yaşatıyor ki izleyiciye; sesiyle, mimikleriyle, jestleriyle o kadar güzel bürünüyor ki oynadığı karaktere; izleyici olarak kalmanız mümkün değil! Onunla gülüyor, onunla ıslanıyor, onunla üzülüyor, onunla ağlıyorsunuz... 

Oyun sonrasında seyirci ile sohbet etmeyi de seviyor Maral Üner. Seyirci ile paylaşmak istediği şeylerden bahsediyor, onların fikirlerini soruyor. Hatta bekleme salonunda büyük bir defteri var. O deftere, oyunla ilgili görüşlerimizi yazmamızı rica ediyor. Bu güzel oyundan sonra beğenilerimizi paylaşmak için çıkıyoruz salondan; ancak öyle uzun bir sıra oluyor ki defterin başında; bekleyemeden gidiyoruz... Şimdi oyunu düşündüğümde keşke yazsaydım diyorum. Eleştirmeye o kadar alışkınız ki; iş beğenilerimizi belirtmeye gelince sesimiz çıkmıyor. 

Mutlaka izlenmeli bu oyun... Ve o deftere yazmak suretiyle görüşler bu muhteşem oyuncu ile paylaşılmalı...

Selcan
05/12/2012
Ankara




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder