30 Eylül 2010 Perşembe

Türk Kahvesi


Türk kahvesi


Gazeteci için...

Cezvedir aslında gazete.


Ateş vardır altında hep.

Suyu ısınır.

*

Patates mesela...

Koy cezveye.

Sıcağı görünce, gevşer.

Gelemez hiç zora.

Salar kendini.

O sert, dayanıklı zannettiğin karakter gider, ezilen büzülen, vıcık vıcık bi şey haline gelir. Üzülürsün girdiği kılığa.

*

Veya, yumurta.

Kaynat cezveyi...

Patatesin zıddına tepki verir.

Şartlara direnir.

Ancak, o narin yapısıyla koruduğu içindeki canı öldürür, yüreğini katılaştırır, çatlar çoğu zaman hatta, imha eder kendini; yarı yolda çıkarıp alsan bile, hayata döndüremezsin artık onu.

*

Ya, kahve?

Bambaşkadır.

Şartlar değiştiğinde, şartların dayatmasına uyacağına, şartları değiştirir.

Ortama lezzet katar.

*

Türk kahvesidir Bekir Coşkun.

*

Sabah güne başlarken, ya da, akşam günün yorgunluğunu atarken yudumlamanız ondan.

*

Hazmetmenizi sağlar memleketi.

Zihin açar.

*

Onsuz basın, püreleşmiş patatesler, kalbi taşlaşmış yumurtalar, telvesi donmuş boş fincanlardan ibarettir.

*

Ve, siz hâlâ diyorsunuz ki:

“Köşesini almışlar elinden...”

Yanılıyorsunuz.

Keyfinizi elinizden aldılar aslında.

*

Hedef, o değildir çünkü.

O, aynı o.

Hedef sizsiniz.

*


YILMAZ ÖZDİL

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=15854032&yazarid=249&tarih=2010-09-23