28 Şubat 2007 Çarşamba

No Cry

.
No! Woman, no cry!
No! Woman, no cry!

Cause I remember when we used to sit
In a government yard in trenchtown
Observing the hypocrites
Mingle with the good people we meet
Good friends we have now
Good friends we have lost
Along the way
In this great future,
You can't forget your past!
So dry your tears, I say

No, woman, no cry!
No, woman, no cry!
Oh little darling, don't shed no tears
No, woman, no cry!

Cause I remember when we used to sit
In the government yard in trenchtown
When georgie would make the fire lights
I say, log would burnin' through the nights
Then we would cook cornmeal porridge
Of which I'll share with you

My feet is my only carriage
So I've got to push on thru,
And while I'm gone
Everything's gonna be alright!
Everything's gonna be alright!
Everything's gonna be alright now..

No, woman, no cry!

Oh little darlin don't shed no tears...

27 Şubat 2007 Salı

Bu kadar memura buzul mu dayanır...


Küresel ısınmaya karşı önlem olarak, bizim memurların mesai saati değiştiriliyor.
8.5'ta işbaşı yapıyorlardı.
7'de yapacaklar.

Olacağı buydu zaten.
Gitmiyorsunuz vaktinde işe...
Buzullar eriyor sizin yüzünüzden!

Ne düşünüyorsunuz bilmem...
Ben çok önemsiyorum bu küresel ısınma meselesini... Onun için Hükümet'in hazırladığı "küresel ısınmaya karşı eylem planı"nı can kulağıyla takip ediyorum.
Üç bakan görevlendirildi bu iş için.
Enerji Bakanı.
Çevre Bakanı.
Tarım Bakanı.
Ortak basın toplantısı yaptılar...
Diş fırçalarken boşa su akıtmayın.
Traş olurken, çeşmeyi kısın.
Çamaşır makinesini ve bulaşık makinesini doldurmadan çalıştırmayın.
Düdüklü tencerede pişirin.
Akıllı klozet kullanın.


Üç bakan açıkladı bunu.

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi'nden korunmak için "pantolon paçalarını çoraba sokun" önerisi de bu ekibe ait...
Doğalgaz kesintisi olduğunda "çift kazak giyin" önerisi de.

Bilimin ışığında yönetilmek harika bi şey.

Küçük bir pürüz var sadece...
"Küresel" ısınmaya karşı millete "israf yapma" diyen devletin, "küreselleşme" gereği, 198 milyar dolar borcu var.
İthalat, 137 milyar dolar.
Yılda 33 milyar dolar faiz ödüyor.

"Dişini fırçalarken boşa su akıtma" diyor... Yuvacık Barajı'nda akmayan suya tomarla para ödüyor.
"Çamaşır makinesini doldurmadan çalıştırma" diyor... Doğalgazı almasa bile, parasını ödemek zorunda... Anlaşmayı öyle yapmış. Depo yapmamış. Dolduramıyor!
"Akıllı klozet kullan" diyor... Nehirler akıyor, o bakıyor; baraj yapmıyor.
"Düdüklü kullan, ısıyı dışarı kaçırma" diyor... Memleketin her tarafı maden, dışardan kömür satın alıyor.

Kaç baraj yapılırdı bu parayla, susuz kalmamak için? Kaç santrale filtre takılırdı, havaya daha az duman savurmak için? Kaç metro biterdi, daha az egzoz için?

Açıkça görüldüğü gibi, küresel ısınma denilen illet, memurun başının altından çıkıyor... Bir de, traş olmayı beceremeyen adamlarla, yemek pişirmeyi bilmeyen kadınlar yüzünden. Mahvettiler Alaska'yı.

Yılmaz Özdil
Sabah, 22/02/2007

22 Şubat 2007 Perşembe

Susmak


"Susmak mı hallediyor her şeyi"


Söylenecek çok şey varken, öğrendim ben de artık nefes almakla yetinmeyi..

Kasım '05
Selcan

19 Şubat 2007 Pazartesi

Gülümse Şimdi


.. Özisu için ..


Sakın ağlama!
Tanıdık yalnızlık.

Evvel Allah, tanıştık evvelden..
Kokunu bırakma, çok sevdim kokunu.
Bilemezsin, al götür kokunu!


Çocuktun hep sen, elinde balonla..
Engel miydim ben? İğne miydim?
Bir bakmışım ki ben, elmalar düşmüş.
Tükenmişiz, kepenkler inmiş..

Ve uğraşmak anlamsız;
Yüzündeki yabancı
Her geçen saniye bana daha yabancı..
Ve böyle olmasın, bildiğim gibi kal sen..
Her geçen saniye daha da zorlaşmasın
Ve gülümse şimdi..

Haklıydın hep sen, acılar bedava!
Mecburduk hep uzaktan bakmaya!
Çok yorgunum ben, eski bir saat gibi..
Hırpalandım Istanbul gibi..

Bebeğim...

Oyunun en güzel yerinde zil çalınca üzülürdük ya..

Öyleyim..

18 Şubat 2007 Pazar

Was meant for you!

.
I hear the clock, it's six a.m.
I feel so far from where I've been.
I got my eggs and my pancakes too;
I got my maple syrup, everything but you!

I break the yolks, make a smiley face,
I kinda like it in my brand new place.
I wipe the spots off the mirror,
Don't leave the keys in the door,
Never put wet towels on the floor anymore 'cause

Dreams last for so long even after you're gone.
I know you love me and soon you will see;
You were meant for me,
And I was meant for you.

I called my momma, she was out for a walk.
Consoled a cup of coffee, but it didn't wanna talk!
So I picked up a paper; it was more bad news,
More hearts being broken or people being used.

Put on my coat in the pouring rain.
I saw a movie it just wasn't the same
'Cause it was happy or I was sad and
It made me miss you, oh so bad 'cause

Dreams last for so long
Even after you're gone and
I know you love me
And soon you will see:
You were meant for me,
And I was meant for you.

I go about my business, I'm doin' fine.
Besides what would I say if I had you on the line.
Same old story, not much to say!
Hearts are broken, everyday.

I brush my teeth and put the cap back on.
I know you hate it when I leave the light on.
I pick a book up and turn the sheets down.
Take a deep breath and a good look around.

Put on my pjs and hop into bed,
I'm half alive but I feel mostly dead!
I try and tell myself it'll be all right
I just shouldn't think anymore tonight 'cause

Dreams last for so long
Even after you're gone.
I know you love me
And soon I know you will see;
You were meant for me,
And I was meant for you.

Yeah.... You were meant for me and I was meant for you.

All Colors of a Sunset

.
July '06
Turkey

17 Şubat 2007 Cumartesi

Doğrulara Varmak


Didinip doğrulara varmaktan başka ne mutluluğumuz var?

Yolun sonu yok ki! Yol hep yeniden başlıyor. Biten biziz. Bitmemek için savaştığımız kadar insanız.

Ölüm, hemen bitiverenler içindir!

Mavi Karanlık
Vedat Türkali

Eflatun

.
Temmuz '06
Çatalzeytin - Kastamonu

Çat diye..

.
Buralardan hemen gidesim var,
Yeniden başlamak hevesim var.
Ne varsa attığım içime,
Cart diye diyesim var!

Katlanıyoruz herkes gibi malum.
Ee açıklarımız kaçıklarımız var..
Ama hem kel hem fodul takımını
Hart diye yiyesim var!

Çat diye çatlamak üzereyim,
Neresinden tutup da düzeleyim?
Ortağı olmuşum düzeneğin,
Kendimi boğasım var!

Çat diye çatlamak üzereyim,
Neresinden tutup da düzeleyim?
Ortağı olmuşum düzeneğin,
Herkesi oyasım var!

Aman be hadi kalk, kaynaşalım kız;
Çakkıdı çakkıdı oynaşalım kız..
Azıcık alttan, azıcık üstten
Hoppidi hoppidi hoplatalım kız..

Bunlar benim fikrim mi?
Kısa metraj filmim mi?
İrfanım mı, ilmim mi?
Yuh diye sövesim var!

Zihin oyunlarım mı?
Resmi duyumlarım mı?
Koyun oyunlarım mı?
Kah kah gülesim var!

Çat diye çatlamak üzereyim;
Neresinden tutup da düzeleyim?
Ortağı olmuşum düzeneğin;
Kendimi boğasım var!

Çat diye çatlamak üzereyim,
Neresinden tutup da düzeleyim?
Ortağı olmuşum düzeneğin,
Herkesi öpesim var!

Aman be hadi kalk, kaynaşalım kız;
Çakkıdı çakkıdı oynaşalım kız.
Azıcık alttan, azıcık üstten
Hoppidi hoppidi hoplatalım kız.

Hiç umut yok mu?
Her şey boş mu?
Dünya alem dut gibi sarhoş mu?

Çat diye çatlamak üzereyim;
Neresinden tutup da düzeleyim?
Ortağı olmuşum düzeneğin;
Kendimi öpesim var!

16 Şubat 2007 Cuma

Ne-den?


Hep düşünüyorum: Üst geçitten ya da yoldan karşıya geçerken, kaldırımda yürürken, balkondayken...nedir beni kendimi hızla gelen bir arabanın önüne atmaktan alıkoyan? Balkonda aşağı bakarken, köprüde yürürken aşağı atlamamı engelleyen ne? Geleceğe dair umutlarım olması mı? Her şeyin çok güzel olacağına inancım mı? Acıdan korkmandan mı salata yaparken bıçağı karnıma saplamayıverişim? Kanı sevmediğimden mi? Yoksa cesaret edemeyen bir korkak olduğumdan mı? Belki de inancımdan, günah olduğuna dair? Hiçbiri.. Belki de hepsi!

Söylesene, seni alıkoyan ne?

Selcan
Kasım '06

11 Şubat 2007 Pazar

Kurtuluş Umudu


... Bu, hayatın, dünyanın sihrinin sanki kısaca bize fısıldanıverileceği yanılsamasıdır. Aynı şekilde hep şunu bekliyoruz: Bir başbakan seçeceğiz ve bütün hayatımız değişecek! Bir piyango bileti alacağız ve bütün hayatımız değişecek! Bir çeşit sihirli, şifa kelimesiyle anlatılabilecek bir 'kurtuluş' umudu..

Ancak bu çeşit umudun renkleriyle teselli bulabilen bir bahtsızlar dünyasında yaşıyoruz ve hepimiz de öyleyiz ...

Hasan Kaya Cemal
Kimse Kızmasın Kendimi Yazdım

Suda Akıp Giden

.
Göksu Parkı
Ankara, Haziran '06

Dokunma Bana

.
Sen varken gücüm olurdu,
Zaman akmadan dururdu.
Hatırlasana!
Hani aşk seni yormuştu,
Yolun sonuna koymuştu.
Dokunma bana!

Şimdi eskiye döner mi?
Dönse de buna değer mi?
Cevaplasana!
İnsan aynen durur mu?
Ayrılık kolay oyun mu?
Dokunma bana!

Artık ben vazgeçtim,
Yalnızlığı seçtim.
Her şey bitti, anlasana!
Dokunma bana, dokunma bana...

9 Şubat 2007 Cuma

Bazen Bir Karayel Eser..

.
Hatırlıyor musun kim olduğunu?
Hala hissedebiliyor musun?
Ne zamandır farkında mısın yokluğunun?
Arasan bulur musun kaybolduğun yerleri?

Gündüzün geçtiğini farketmedin bile.
Anılar sinemasında bir bilet almışsın bu gece.
Ömrün küsmek ve pişmanlıkla geçip gidiyor;
Hala aynı soruyu soruyorsun kendine!

Bazen kendi gölgene basar,
Sendelersin ıssız sokaklarda.
Bir karayel eser,
Üşütür, yalnızlığını yüzüne vurur!
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında.
Boğazında yıllanır bir düğüm.
Umrunda mı zamanın,
Senin küskünlüğün?!

İçin öyle sıkılır,
Kimse bilmez neyin var, sen bile!
Olup bitenleri seyredersin öylece.
Yalnızsındır kabalıklar içinde..
Kim daha iyi bilir ki?
Bir ses vardır çözer her şeyi;
Yasaktır duyamazsın!

Bazen kendi gölgene basar,
Sendelersin ıssız sokaklarda.
Bir karayel eser,
Üşütür, yalnızlığını yüzüne vurur!
Çıkar gelir pişmanlıklar en zayıf anında,
Boğazında yıllanır bir düğüm..

Inishmore'un Yüzbaşısı (Kedi)

.


<< Şiddetin ve terörün giderek tırmandığı günümüzde, terör ve terörizmin altında yatan nedenlerin bazen de çok basit ve sıradan olduğunu aynı zamanda topluma şiddet yoluyla korku salan bu hastalıklı kişilerin silahı en sonunda yine kendilerine döndürdüğünü izleyeceksiniz. >>



Kedileri mi daha çok seversiniz yoksa köpekleri mi? Peki çok sevdiğiniz kediniz öldü diye bir insanı, daha ötesi babanızı, öldürmeye kalkar mısınız?

Bu düzen içinde eli kanlı bir tetikçi olacaksanız yalnız çalışmayı mı tercih edersiniz yoksa acımasız “Don”lardan birinin emrinde olmayı mı?



Bir kediye son derece bağlı olan, Arap’ını bu derece seven birinin babasının kafasına silah dayarken gözünü kırpmaması düşündürücü değil mi? Ya da nasıl bir mizaca sahip olursa olsun bir kişinin, uğruna öz kardeşini öldürmeyi göze aldığı sevgilisini, kendi kedisi Cabbar’ın üzüntüsüyle düşünmeden vurabilmesi.. Besledikleri hayvanlara bu kadar düşkün olan insanların, başka insanları yok etmekteki bu sabırsızlığı, bu acımasızlığının sebebi ne? Peki ya, tüm bu şiddet olaylarını silahın ucundaki kendisi olmadığı sürece umursamayan diğerleri? Onlar, sırf ellerine silah almadılar diye masumlar mı?



Terörün altında yatan nedenler bazen çok basit ve sıradan şeyler. Ancak konuşarak çözüm aramak yerine silah çekmeyi tercih eden, dinlemeyen, anlamayan-anlatamayan ve belki de daha vahimi, tüm bunlara göz yuman bir toplumda bu basitlikler bir anda onca ölüme mal olabiliyor. Yine de oyunun tanıtımında yazıldığı gibi, topluma şiddet yoluyla korku salan bu hastalıklı kişiler, silahı en sonunda yine kendilerine döndürür ve kendi çizdikleri yolda, kendi acımasızlıklarının cezasını bulurlar..

Bazen şarkılarla coşturan, bazen ansızın patlayan silahlarla yerinizden hoplatan, çoğu zaman güldüren ve beklenmedik sonuyla “her şey bir hiç uğruna mı?” dedirterek sizi düşünmeye iten güzel bir oyun sergiliyor Van Devlet Tiyatrosu.. Televizyonda çeşitli rollerde izlediğiniz oyuncuları canlı izlemek için de büyük bir fırsat..

Selcan
Şubat '07

6 Şubat 2007 Salı

Günahlarla.. Korkularla.. Gel !

.İhaneti sende gördüm;
Sende şiddeti gördüm; aşkı gördüm..
Yanarak içinden geçtim aşkın;
Kor olmadan küle döndüm!

Dokun bana, bana dokun ne olur..
Hasretinden öldüm!
Kopar zincirlerini yeniden gel,
Durmadan gel, hep gel..

Ben sana tutsak, sen bana yasak..
Gel günahlarla, korkularla gel!
Ben savunmasız, çırılçıplak..
Sen hesaplarla, sorgularla gel!

Geçiyor günler çok üzgünüm.
Geçiyor akşamlar sessiz..
Geceyi yırtar yalnızlığım,
Güneşi yakarım sensiz!

5 Şubat 2007 Pazartesi

Gelmeyeceğim!

.
Daha önce seni sevdiğimi söylemedim ki ben sana,
Nerden biliyorsun seni ölesiye sevdiğimi?!
Yoksa seni ölesiye sevdiğimi sana hissettirdim mi?
Ki bana böylesine acımasız davranıyorsun..

Seni sevsem de sana tapsam da senin için ölsem de
Sana dönmedim, sana dönmedim..
Beni bekleme, gelmeyeceğim!

Bütün olanların ve davranışlarının bilincine
Geç de olsa, güç de olsa sonunda vardım.
Senin diğerlerinden farklı olduğunu sanmıştım;
Oysa sende onlar gibi yalancıymışsın!

Seni sevsem de sana tapsam da senin için ölsem de
Sana dönmedim, sana dönmedim!
Beni bekleme gelmeyeceğim..

Yalancı Çoban


Yalancı çoban hikayesindeki çoban gibiyim.. Kimse inanmıyor artık umutlarımı kurtların kaptığına! "Yardım edin!" diye bağırdıkça ben, susup seyrediyorlar çırpınışımı..

Yalan söylemedim hiç, "Gideceğim." diyip gidemeyişim sevdiğimdendi!


Selcan

Şubat '06
Ankara

Günbatımı

.
Ağustos 2006
Didim

Yalnızlığa Karşı Kalkan


Pekçok dostluk ya da evlilik, insanların birbiriyle ilişki kurması ve birbirini sevmesi yerine bir kişinin bir diğerini yalnızlığa karşı bir kalkan olarak kullanması nedeniyle başarısızlığa uğramıştır..

Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri
Irvin Yalom

Alaca-Karanlık

.
Yanıp tutuşan hayallerimiz mi,
Yoksa hayatlarımız mı?
Günün bittiği o kırmızı noktada,
Bunun bir önemi var mı?


24/01/2007
Ankara