31 Ekim 2009 Cumartesi

Yok Bir İsteğim

İstemeyi bilmiyorum ben. Belki isteğimin yerine getirilmemesine tahammülüm olmadığı için bu riski göze alamadığımdan belki de şimdiye kadar birinden bir şey isteyince daha fazlasını ona yapmalıymışım gibi hissettiğim ve böyle yapınca hep sömürüldüğüm için...

O kadar alışmışım ki kimseden bir şey istemeden her işimi kendi başıma halletmeye; doğum günü pastamdaki mumları üflerken bile ne dileyeceğimi bilmiyorum! Mumlar karşımda eriyip biterken "Hadi ama! Olmasını istediğin bir şey, bir dilek, bir istek olmalı!" diye kendi kendime kıvranıyorum. Ama yok! İstemiyorum, istediğim bir şey yok hayattan. Hak ettiklerimi alırsam emeğimin karşılığı olur; hak etmemişsem de "Şunu istiyorum!" demenin bir anlamı yok ki...

Hayat! Bana bulaşma!
Ne ben senden bir şey istiyorum ne de sen benden iste!
Kendi yağımızla kavrulalım ikimiz de...

Selcan

17/01/2009
Ankara

29 Ekim 2009 Perşembe

Coşkunu Yitirme!

29 Ekim 2009
Cumhuriyet 86 yaşında...




Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı.
Verme, dünyâları alsan da bu cennet vatanı!


21 Ekim 2009 Çarşamba

Kışlalı


Çayyolu Engürü Sitesi. 21 Ekim 1999:

Saat 09.28. Cumhuriyet gazetesine 'Kınıyorum' başlıklı yazısını faksladı.

Saat 09.35.

Eşi Nilüfer Kışlalı ve minik bebeğini kente indirecek, sonra derse girecek. 'Nilüfer' dedi, 'Ben arabayı ısıtayım. İki-üç dakika sonra gelirsiniz.' Evden çıktı.

Saat 09.40!

Nilüfer Kışlalı, 'Çok neşeli bir sabahındaydı' dedi...

http://www.kislali.org


14 Ekim 2009 Çarşamba

Sebebi

Seni ben soktum bu sıkıntılara... Sesindeki moral bozukluğunun sebebi benim, onca yol gelip gitmekten yorgun düşmenin sebebi benim; olumsuz cevap gelirse yaşayacağın hayal kırıklığının da sebebi benim!

Halbuki ben alışmıştım kaybetmeye, işlere başvurup reddedilmeye; sonuçlar açıklanana kadar kurduğum hayallerin bedeli olarak kendime güvenimi yitirmeye alışmıştım! Hatta öğrendim de üstesinden gelmeyi, her yenilginin ardından üstüme batan dikenleri çıkarmayı öğrendim!

Seni de bu keşmekeşe bulaştırmamak için çok çalıştım, çok istedim başarmayı.
Ama...Kendi başıma halledemedim, affet... Beceremedim kazanmayı!

Selcan


Kötü Alışkanlıklar




7 Ekim 2009 Çarşamba

Erdem

İnsanlık mükemmelleştikçe insanın değeri azalıyor. Her şey yalnızca ekonomik çıkarların karşılıklı olarak dengelenmesine indirgendiğinde, erdeme yer kalacak mı?

Flaubert'in Papağanı
Julian Barnes

Böyle Olmaz

Böyle olmaz!

Başkanın kafasına ayakkabı atmakla, kaldırım taşlarını sökmekle, camları kırmakla, sopalar sallamakla olmaz!

Ekonomik savaş bu, senin kas gücünle kazanılmaz!
Gelişmişlik savaşı bu, trafikte sıkışan polis arabasına taş atarak kazanılmaz!

Defol dediğin IMF'ye muhtaç olmak istemiyorsan, okuyacaksın, çalışacaksın, eşşşek gibi çalışacaksın, üreteceksin, gelişeceksin, geliştireceksin!

Anla artık, başka yolu yok bunun. Söktüğün her kaldırım taşı, kırdığın her cam, attığın her taş, parçaladığın her polis arabası...zaten çıkmazda olan ülke ekonomini bir adım daha muhtaç ediyor IMF'ye. Kurtulmak istediğin IMF'ye.. Üstelik de her seferinde daha büyük bir faizle, daha büyük tavizlerle, daha az alıp daha çok vererek...

Anla artık, üretmeden yok etmeye kalkışan!

Böyle olmaz...

07/10/2009
Ankara