29 Ekim 2008 Çarşamba

Çizgisiz Defter İnsanı

...Çizgili defterleri sevmem bu yüzden. Kendimi sınırlandırılmış hissettirir. Sanki o çizgilerin hizasında yazmak zorundaymışım gibi, hiçbir esnekliği yok, kişiselleştirme imkanı yok. Her şey önceden belli. Kareli defterler bir nebze daha iyi. Tüm sayfa baştan sonra kareli olduğu için neresine yazacağına dair kesin kurallar yok. İstediğin yerden başlayıp istediğin yerde bitirebilirsin. Atladığın satırlar da senin inisiyatifinde. Nasıl beğeniyorsan, gözüne nasıl güzel görünüyorsa ya da yazdığın şeyler neyi gerektiriyorsa öyle yazabilirsin. Genel çerçevesi belli sadece, sen istediğin gibi dolduruyorsun, kişiselleştiriyorsun içini.
Yine de benim en sevdiğim çizgisiz defterlerdir. Her sayfada her şeye sıfırdan başlar gibi, her yaprak çevirişinde içinde geçmiş sayfaların birikimi olduğu halde önünde bomboş bir sayfa var; tıpkı önyargısız, karamsarlıktan uzak, her şeyin yapılabilirliğini hissettiren bir gelecek gibi. Geçmişin deneyimleriyle doldurulacak bir gelecek gibi.. Ondan sonra istediğin gibi şekillendirirsin yeni sayfaları. Kareli defter gibi, satırları düz yazmanı da söylemez çizgisiz defter; istersen çapraz çapraz yazarsın, istersen zigzaglı yazarsın. İstediğin kadar yazar, istediğin kadar boş bırakırsın. Ayrıca kareli ya da çizgili defterlerdekinin aksine, birilerinin çizdiği çizgiler, kareler yüzünden senin yazdıklarını okumak zorlaşmaz çizgisiz defterde; onların çizgisi ile kendi yazın arasında koyuluk yarışı yapmak zorunda kalmazsın. Okuyanlar yalnız ve yalnız senin yazdıklarını görürler sayfada. Ne başkaları tarafından sınırlandırılmış satırlar, ne başkalarına göre şekillendirilmiş yazılar. İlgi dağıtan, okumayı zorlaştıran, okuyanı yoran başka hiçbir şey yoktur sayfada. Olabildiğine yazar, olabildiğine kişisel tercihler...
Hayatımızda yeterince çizgi var; yasaklar, kurallar, ayıplar... İşte bu yüzden sevgili dostlar, defterler çizgisiz olmalı en azından...

Selcan
Ankara
29.10.2008


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder