7 Kasım 2006 Salı

Köprüden Önce Son Çıkış


Bu gökkuşağı bile betondan kent -ki çoğu zaman benden tenha- ve yüreğimdeki çiçekleri umursamaksızın beni çiğneyen arabalar, yollar ve bu kalabalık;
Öylesine yaşamak mesaisinde hep
Ve her görüşümde yollarda
Mutlu yüreğimi ürküten, içimdeki mavi gözlü çocuğun en güzel oyuncağını: düşlerimi inciten, ağızlar dolusu ve en büyük harflerle KURAL diye bağıran o malum uyarı:
KÖPRÜDEN ÖNCE SON ÇIKIŞ


Görülesi değil midir ötesi köprünün?..
Ya bir kalp atışı kadar yaklaşacaksam aradığım her ne ise'ye..
Ya düşlerimin en cesur kuşu konmak üzereyse düş bahçemin ekinine..
Yarını bilmemekteki o gizemli cazibe değilse tüm acıları ve acımasızlığına rağmen 'Yaşamak güzel!' dedirten, söylesene nedir?
Ya köprünün sonundaki geceyse çaresi fırtınalar vadisinde yalnız bir kır çiçeği küskünlüğümün..

'Köprüden önce son çıkış'
Yaşamakla örselenmiş tüm yüreklerin saklı ve sinsi kaygıları..
Kabusları, yani sevmek korkaklığı!
Düşlerine senaryo yazmaktan ürken, hayata ve onu yaşamaya erkenden kırık not vermiş, aşkın, mutluluğun -delinin kuyuya attığı taşların- tek ve doğru bir açıklaması olduğuna inanmış yüreklerin kuralları...yasakları...doğruları...


Doğru nedir anlatsana!
Nasıl yaşar, neyle beslenir?
Bencil mi yoksa sevecen midir?
Gözleri var mıdır mesela
Ve varsa bile seninkiler kadar güzel midir?

Artık çok geç, köprüdeyim.
Arıyorsam, arıyorsam yanıtları
Soruyorsam ve sorguluyorsam
Ve bir anlamı olmalı diyorsam her çarpışında yüreğimin..

Yaşamak zor bi' oyun!
Sen, şarkılar söylemeye devam ettiğim,
Benimlesin biliyorum.

Düş tarlamın,
Kuralsız, yasaksız, doğrusuz bahçemin ekini
Nerdesin?

Feridun Düzağaç
Bin900doksansekizinci 17 Mart gecesi
03:57 İstanbul

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder