16 Ocak 2014 Perşembe

Garip Bir Düzen - 2

Şehirli, bir avuç toprak görmeye hasret. Köyünden çıkıp gelen dedeler nineler dışında kimse toprakla uğraşmıyor artık. Son nesiller meyvelerin, sebzelerin nasıl yetiştiğini bilmiyor. Çocuklar dalından koparıp bir elma dahi yiyemiyor artık. Domatesin gerçekten nasıl koktuğunu bilmiyor...

Köylü, köyün bitmek bilmeyen telaşından bıkmış. Tarla-bahçe işleri, hayvanların bakımı, günlük telaşeler... Tarlası var, yetiştirdiği "organik" ürünleri şehirlilere satıp ekmek parası çıkarmaya çalışıyor. Toprakla sürekli iç içe, dalından domates toplamak sadece bir iş onun için...

Şehirli, yol kenarında tarlaları görüp bu organik sebzelerden almak istiyor. Tarlanın başında kovalar var, ister gir kendin topla, ister toplanmışların içinden seç. Şehirli, AVM'lerle doldurulmuş kentte görmediği tarlanın heyecanına kapılıyor. Alıyor eline kovaları, dalıyor tarlaya. Doya doya domates topluyor tarladan. Kokluyor, hissediyor, dallarını okşuyor... Hem organik sebze satın alıyor hem de kendi sebzesini toplamanın verdiği ayrıcalığı...

Köylü, tarladan sebze toplayıp getirmekten bıkmış, yorulmuş. Kolay değil öyle her gün defalarca tarlanın derinliklerine gidip yetişmiş sebzeleri bulup toplamak. Ama para da kazanması lazım. Koyuyor kovaları tezgahın önüne. Toprağa hasret şehirlilerin hevesini biliyor. Tarlasında gezmelerine izin veriyor, istediğiniz ürünü kendiniz toplayın diyor.

Böylece hem şehirli memnun hem köylü. Şehirli, bir tarlada kendi elleriyle domates toplamanın mutluluğunu yaşıyor. Köylü ise kendisi için yorucu olan tarladan ürün toplama ve tezgaha kadar taşıma zahmetinden kurtuluyor. Her iki tarafından memnun olduğu bir alışveriş bu...

Selcan
Ankara
16/01/2014

   

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder