16 Eylül 2008 Salı

Korkunç Bir Bekleyiş

Bir gece uykuda kriz geçirmişim. Sabah uyandım; annemin gözleri gözlerimin hizasında! Gözlerimi açar açmaz göz göze geldik annemle, yüzünde şaşkın, endişeli, şefkatli, korkmuş bir ifade ile...

Anne? Ne oldu? Ne yapıyorsun yatağımın yanında yerde oturmuş?

Masanın üzerindeki kaşığa takıldı gözüm. Kaşıkla bir şey yediğimi hatırlamıyorum. Zaten tabak da yok, sadece bir kaşık var. Bir şeyler dönüyor evde...

O sırada kapı zili çaldı. Odaya iki adam geldi...

Anne? Kim bunlar? Ne oluyor ya? Bunlar kim bizim evde?

Rahatlatıcı bir ses: "Siz yaslanın şöyle. Biz tansiyonunuz ölçerken anneniz de ne olduğunu anlatsın. Hem siz öğrenin, hem biz öğrenelim."

Koridordan geçerken sesler duymuş annem. Odamın kapısını açmış bakmış ki; ben tüm bedenimle titreyerek kriz geçiriyormuşum. Hemen bir kaşıkla dilimi dışarı çıkarmaya çalışmış boğazıma dönüp soluğumu kesmesin diye. Çarpmayım diye kafamı tutmuş. O sırada babam 112'yi aramış. Gelenler doktormuş...

Tansiyon ölçtüler, birkaç soru sordular. "Epilepsiye benzemiyor anlattığınız durum; ama yine de doktora görünürseniz içiniz rahat eder."

Epilepsi? Şu ağızdan köpükler çıkararak bayılan, titreyen epilepsi? Ben? Epilepsi?

O andan sonra gecelerce uyuyamadım "ya bir daha olursa" diye. Ya uykudayken olursa bir daha? Ya kafamı duvara çarparsam kriz esnasında? Ya düşersem?
Kaç gece ağlayarak bekledim annemin sesimi duyup "ne oldu" diye gelmesini. Benim onun yanına gitmeye yüzüm yok o yaşta, o gelsin, sesimi duysun da gelsin, tesadüfen gelsin, hissetsin de gelsin...

Hiç gelmedi annem. Ağlaya ağlaya uyuyakaldım gecelerce. Korka korka sızdım kaldım yatakta. Ve yalnız kalmaktan korktum günlerce. Yalnız dışarı çıkmaktan... Ya dışardayken olursa? Kim tutar başımı çarpmayım diye? Kim dilimi çıkarır soluğumu kesmesin diye? Ya tam karşıya geçerken yolun ortasında gelirse kriz? Ya merdivenden inerken olursa? Yalnız nasıl dışarı çıkarım bir daha?..

Ya evde? Ya tuvalette, banyoda olursa? Nasıl anlarlar, nasıl bulurlar beni, ne zaman fark ederler bayıldığımı? Ya çaydanlıktan çay koyarken olursa ve sıcak suyla yanarsa bedenim? Nasıl devam ederim bu şekilde hayatıma?

Gittik doktora... İlgilensin diye özel randevu aldık üstelik. İlgisiz, ters, ukala bir doktordu. Bana diyor, anlat ne olduğunu diye.
Uyuyordum ben, nesini anlatayım?
Hissettin mi bayılacağını?
Uyuyordum! Uykuda ne hissedebilirim? Bi bok hissetmedim tamam mı!
Annemden dinledi sonra boş boş bakarak...
"Ya ilaç vermeyelim şimdiden, olmaz mı? Bir tetkik alalım, ondan sonra veririz."
Aptal herif, senden ilaç isteyen mi var! Ne teşhis koydun da ne ilacı vereceksin?!

Sadece EEG istedi o doktor. Tanıdık başka bir beyin cerrahı vardı, ona gittik. Ona anlattık durumu. Tomografi istedi o da. Kaydımızı yaptırıp randevu aldık, geldik eve.

EEG... Kafanın değişik yerlerine yapıştırılmış elektrotlar. O koltukta oturuyor olmak, o devrelere bağlıyken "acaba beynimde hasar mı var" diye düşünmek... Gözünü aç, kapa, normal nefes al, derin nefes al diye komutlar veren görevli... Seri ve hızlı şekilde derin nefes almak yapay kriz oluştururmuş. O aşamada uyuşan yüzüm... Hastalık korkum...

Sonucu beklerken dışarda, annem yanımda. Hep yanımda. Dualarla... Ömrümün en uzun bekleyişi, en sıkıntılı, en korkunç! Ne zaman geleceği belli olmayan krizlerle bir ömür geçirme ihtimali... Ne çıkacak sonuçta? Hasta mıyım ben? Epilepsi? Ben?

Ve sonuç çıktı. Ellerim titriyor, gözlerim şaşkın, okuyamıyorum. Annem... Hep yanımda... Okuduk sonunda... "bla bla bla bir olguya rastlanmamıştır." Eeee? Ne demek istemiş? Değilmişim di mi anne? Hasta değilmişim di mi? Ha anne? Otur ağla orda! Hastanenin koridorunda, duvar dibinde bir bankta... Otur ve hıçkıra hıçkıra ağla! Sonuç temiz çıktı anne! Temiz! Anne, hasta değilim anne!

Sonra tomografi... O korkunç cihazın içinde yarım saat bile bir asır gibi.
"Kıpırdamadan yat!"
Ya bayılırsam burda? Ya kriz geçirirsem? Ya ölürsem! Fark eden olacak mı? Sürekli izleyecek mi biri beni? Ya tam doktor çişe gittiği anda bir şey olursa bana? Ya deprem olursa? Ya bir şekilde bir köpek girerse odaya? Nereye kaçarım? Anne! Ya köpek ısırırsa beni? Kıpırdamadan yat. Hayal kurmayı dene. Şarkı söyle. Sesleri bir şeylere benzet. Evet, evet uçak bak bu, havalanmak üzere... İşte kalkıyoruz büyük bir gürültüyle. Havadayız. Motorun sesini duyuyor musun sen de? İnişe geçtik şimdi, yere varmak üzereyiz. Offff! Çok sıkıcı! Hasta mıyım ben? Beynimde başka bir kusur mu var? Beyincikte? Omurilik soğanında? Bunaldım, bitsin artık! Offf, daha ne kadar buraya tıkılı kalacağım?! Babam... Dışarda bekliyor... Sıkılmıştır o da. Saat de geç oldu. Babam... Hastalığı konduramıyor kızına. Bekleme odasında soruyor diğer hastalar: "Siz neden burdasınız?". "Önemli değil, rahatsızız biraz" diyor babam. Herkes rahatsız orda, rahat olan yok ki! Ohh, bitti! Şükür Allah'ım... Çıkarın beni burdan! Baba! Çıktım! Baba! Bitti bak, çıktım ben! Hadi eve gidelim artık! Gidelim buradan!

Ve sonuç... Hiçbir sorun yok... Allahım çok şükür, Allahım! Hasta değilim! Epilepsi değilim! Sonuçlar temiz! Anne! Hasta değilim! Duydun mu baba? Hasta değilim!

150908

1 yorum:

  1. Belli ki bir kabus görmüşsünüz, ama sizinkilerde baya evhamlıymış ya :)
    Geçmiş olsun tekrardan , güzel bir paylaşım olmuş.

    YanıtlaSil