
12/11/2011
Stüdyo Sahne
Bir restoran burası. Nazilerin yahudileri topladığı kamplardan biri olan Auschwitz kampından her nasılsa kurtulmuş 3 kadın, 30 sene sonra Brüksel'de buluşuyorlar.

Oyunun vagon kısmı bitince -yani tren kampa ulaşınca- esirler yine itiş kakış vagondan indirilerek salona sokuluyor. Ardından seyirciler

"ARBEIT MACHT FREI" kampın sloganı. "Çalışmak özgür kılar" olarak çevirmişler oyunda. Çalışmak... Yaşamak için tek yaptığın bu! Çalışamıyorsan, hastaysan, sakatsan zaten ölüsün orada!

Oyunun ana temasında da çalışan, çalışmak zorunda bırakılan müzisyenler var. Bir kadınlar orkestrası; ki bu kadınların hayatta kalmalarının bir tek koşulu var: iyi bir orkestra olmak ve kendileriyle aynı yazgıyı paylaşan tutukluların işe gidişlerine, gaz odasına gönderilmelerine müzikleriyle eşlik etmek... Hem de verdikleri konserlerle klasik müzik düşkünü cellatlarını memnun etmek! İyi bir orkestra oldukları ve istenen eserleri düzgün çalabildikleri sürece hayatta kalabilecekler, bu onlar için bir şans gibi görünebilir. Ama bu mudur gerçek sanatçının yapması gereken? "Sen sanatçısın. Nerede, nasıl, hangi şart altında olursa olsun sanatını en iyi şekilde ifa etmeyi hedeflemelisin." diyor orkestranın şefi Alma. Peki ya bu, arkadaşlarının gaz odasına gönderilişinde canileri eğlendirmek için de geçerli mi?

Ünlü bir şarkıcı da vardır kampta esirlerin arasında: Fania. Ve onun hayranı kadınlar, erkekler... Hayranlarından biri zaman zaman ortaya çıkıp "Fania! Yaşa!" diyor. Yaşamak... Bu kampta tek gaye hayatta kalmak mı? Yaşa, inatla yaşa, her şeye rağmen yaşa, düşmana inat bir gün daha yaşa! Peki ya insanca yaşamak? Onuru kırılmadan, aşağılanmadan yaşamak? Sırf "insan" olduğu için birbirini sayan insanlar olamadıktan sonra, Polonyalı, Yahudi, Alman, komünist, direnişçi, asker olup olmadığını umursamadıktan sonra...yaşamak için umut kalır mı insanda?
Oyunun yönetmeni Ayşe Emel Mesci, şunları söylüyor oyun hakkında: Arthur Miller'in senaryosunun adı Playin For Time. Zaman Kazanmak için

Oyundaki müzikler de canlı. Bizzat oyuncular tarafından çalınıyor. Bu da oyunu benzersiz yapan özelliklerden biri... Oyun, kah ön sahnede kah arkada, kah yukarda kah aşağıda devam ediyor. Binanın her yanını sahne olarak kullanmışlar. Sahne düzenlemesi çok başarılı. Etraftaki tel örgüler, yataklar, vagon, gaz odaları, yukarıda askerlerin gelip gittiği, köpeklerin havladığı koridorlar...
Oyuncularla izleyiciler iç içe.

Sahnede bir de ekran var. Olayların gerçek görüntülerini tüm yalınlığıyla gösteriyor seyirciye... O zamanlarda yaşananları tüm çıplaklığıyla sergiliyor. Oyundaki yaş sınırına kesinlikle uyulması gerektiğine, o görüntüleri görünce ikna olacaksınız! Oyundan, nedense Maria Mandel ile Fania Fenelon'u canlandıran Miraç Eronat ile Zeynep Hürol'un rollerini değiş tokuş yapmaları daha güzel olacakmış gibi bir hisle çıktım. Onun dışında giysilerinden dekoruna, müziklerinden ışığına kadar her şeyini çok beğendiğim bir oyundu. Hem kendinizi o günlerde yaşayanların yerine koyup onların yaşadıklarını biraz olsun hissedebilmek hem de alışılmıştan çok farklı bir tiyatro deneyimi yaşamak için kaçırılmaması gereken bir oyun.
Oyundan sonra insanın diline bir şarkı takılıp kalıyor:
Bugün dua ettim hepimiz için.
Yüce Tanrı insanı affetsin!..
Yüce Tanrı insanı affetsin!..
Selcan
12/11/2011
Ankara
Yazdıklarını okuyunca oyunu izlediğim zamana yolculuk yaptım birden. Ankara sahnelerindeki oyunları izleyip üstüne bir şeyler yazan birini görmek mutluluk verici. Umarım blogumda yazdığın gibi yeni yazılar yazma ilhamı gelmiştir. Yazdıklarını okumak da keyif verdi. Bir Savaş Hikayesi de izlenimler adına sana katıldığım oyunlardan biri. :) Diğerleri ise maalesef kaçırdığım oyunlar. Bu sene hangi oyunları izledin?
YanıtlaSilBu sezon tiyatro izleme performansımız, geçen seneye göre biraz daha iyi:) Trabzon Devlet Tiyatrosu'nun Ankara'da sahnelediği "Ben Feuerbach" isimli oyunu izledim ekim ayında. Sonra Jerry ve Tom, Cesaret Ana ve Çocukları (bunun yorumlarını ekledim) ve Kış Gelmeden... Bu hafta da Hürrem Sultan oyuna biletimiz var. Ayrıca, bu sezon oynayan birçok oyuna geçen sezon gitmiştik. Gidemeyip gidebilmekten de umudu kestiğim tek oyun "Bir Delinin Hatıra Defteri" :)
YanıtlaSil