30 Ekim 2006 Pazartesi

Yoksa O.. Hayaller..

.


.. ve o zaman da hayallerin hüzünlü olduğunu, yaşamının eskiden daha iyi olmasa da hem daha kolay hem daha rahat olduğunu, şimdi üzerine yapışan bu kara düşüncenin o zaman olmadığını; bu vicdan azaplarının, gece gündüz rahat vermeyen karamsar, iç karartıcı azapların olmadığını hatırlıyorsun.

Ve kendine soruyorsun: Nerede hayallerin?

Ve başını sallıyor, şöyle diyorsun: Yıllar ne çabuk geçiyor!

Ve yine soruyorsun kendine: Ne yaptın bunca yılı? En iyi zamanlarını nereye sakladın? Yaşadın mı yaşamadın mı?

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Beyaz Geceler

Koyun.. Bacak..


Senin hatalarının bedelini ben ödüyorum! Ne kadar adilce, öyle değil mi? Ben hep kendimi sorgulamıştım neden uzaklaştın benden diye. Çok mu sıktım, çok mu rahat bıraktım, çabuk mu pes ettim, ne oldu da her şey yolundayken birden bu hale geldik diye.. Ama öyle değilmiş! Baştan beri bir oyunmuş hepsi. Baştan beri başkası varmış yüreğinde.. Ben hep benden kaçıp ona gittiğini sanıyordum. Meğer sen ondan kaçmak için bana geliyormuşsun. Meğer benmişim asıl "öteki". Ne kadar acı! Ne kadar aptalım ya! Neden senin hatalarının bedelini ben ödüyorum? Hani her koyun kendi bacağından asılıyordu?!

Selcan
Temmuz '06

29 Ekim 2006 Pazar

Killin' me

.
Strumming my pain with his fingers,
Singing my life with his words,
Killing me softly with his song,
Killing me softly with his song,
Telling my whole life with his words,
Killing me softly with his song.

I heard he sang a good song, I heard he had a style,
And so I came to see him and listen for a while.
And there he was this young boy, stranger to my eyes.

I felt all flushed with fever, embarrassed by the crowd,
I felt he found my letters and read each one out loud.
I prayed that he would finish,
But he just kept right on.

He sang as if he knew me in all my dark despair.
And then he looked right through me as if I wasn't there.
But he just came to singing, singing clear and strong.

Strumming my pain with his fingers,
Singing my life with his words,
Killing me softly with his song,
Killing me softly with his song,
Telling my whole life with his words,
Killing me softly with his song.

Bana karşı ben..


Biliyorsun, asıl savaş sana karşı değil. Benim asıl derdim kendimle.. Daha önce de oldu, bana karşı ben!

Kendimle olan savaşı kazanabilirsem, belki seni de affedebilirim.. Bunu ister misin bilmiyorum gerçi, daha doğrusu bunun senin için bir önemi var mı bilmiyorum. Sanırım yok.. Ama zaten konu sen değilsin dediğim gibi, benim! Bana karşı ben..

Kavga başladı.. Önceleri seven ben önde götürüyordu maçı.. inanıyordu..
Rakibini ikna etmeye gücü vardı her şeyin düzeleceğine, tüm olumsuz işaretlere rağmen. Ama.. Kendine saygısını kazanmaya çalışan ben, aşkta gurur olmaz diyen beni fena patakladı sonraki günlerde.. Yürek parçalandı; kanlar içinde sökülüp bedenden, fırlatıldı bir köşeye.. Kalp kırıldı, kavga bitti..

Kazanan mı? Yok! Herkes kaybetti bu oyunda..


Selcan
Şubat '06

Hayalet


Goethe'nin eski bir şiiri.. İki yüz yıllık olsa gerek.. Gece vakti bir adam deniz kıyısı boyunca rüzgarlar içinde atla gitmektedir. O bir babadır, yanında kollarıyla sımsıkı sarıldığı oğlu vardır. Oğluna yüzünün neden sapsarı olduğunu sorar ve oğlu yanıtlar: "Baba, hayaleti görmedin mi?!" Baba, gördüğünün yalnızca deniz kıyısındaki bir sis birikimi, duyduğunun ise yaprakların rüzgarla hışırdaması olduğunu söyleyerek oğluna cesaret vermeye çalışır. Ama çocuk gördüğünün hayalet olduğunda diretir ve adam karanlıkta gittikçe daha hızlı, daha hızlı sürer.


- Sonunda ne oluyor?
- Başarısızlık.. Çocuk ölür, hayalet kazanır!

Robert M. Pirsig
Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı

28 Ekim 2006 Cumartesi

Acı..


Ne çok istek.. Ne çok özlem.. Ve ne çok acı..


Yüzeye ne kadar yakın, yalnızca birkaç dakika derinde.

Yazgı acısı.. Varoluş acısı.. Hep orada olan, yaşam zarının hemen altında sürekli uğuldayan acı.. Ulaşılması böylesine kolay olan acı..

Pekçok şey -basit bir grup alıştırması, birkaç dakikalık derin düşünce, bir sanat yapıtı, bir vaaz, kişisel bir kriz, bir kayıp- bize en derindeki isteklerimizin hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini anımsatır: genç kalmak, yaşlanmayı durdurmak, yitirdiğimiz insanların dönmesi, ebedi aşkı bulmak, himaye edilmek, anlam ve önem kazanmak, ölümsüzlüğe kavuşmak..

Irvin D. Yalom
Aşkın Celladı ve Diğer Psikoterapi Öyküleri

27 Ekim 2006 Cuma

Lokman Hekimin Sev Dediği





Bu yürek,
Seni seveceğini biliyordu herhalde!
Bu kafa, seni kuracağını seziyordu hanidir...
Bire bin veren buğday,
Elmadaki mayhoşluk,
Hukuki beşer,
Çınçınlı hamam,
Çizmedeki kedi...
Sanki elleriyle koymuşlar gibi
İkimizden bir işmar!

Seni sevmemiş olsam, sözlerim yarı yarıya...
Gözlerim yarım.
Ellerim çolak hüseyin eli.
Seni sevmesem, nefes almayı beceremem ki!

Bugün günlerden ne?
Cumartesi...
Seni sevdiğim için cumartesi elbet!
Seni sevdiğim için bak temmuz ayındayız!
Ayşe onbaşı, Pir Sultan Abdal,
Büsbütün sevdalıyım sana...

Bu gemiler nereye gidiyor seni sevdiğim için?
Seni sevdiğimden suyun akası geliyor!
Bacaların tütesi, Nurhayat'ın halleri...
Seni sevdiğim için güzel
İbrahim'in dilleri...

İnsan seni sevince tutsaklığa kızar tabi!
Savaşın adı geçse cinifrit olur.
Ereğli'nin kömürünü düşünür; ne kömür o be!
Raman'ı düşünür, Çukurova'yı düşünür...
Seni sevdiği için Haliç'te bir uğultu;
Marmara'da bir deniz.
Isparta bahçesinde güller
Seni sevdiği için goncalanıyor!
Seni sevdiğim için kilim dokuyor Avşar'da...
Yarın sabahlar, seni sevdiğim için icat edildi.
Penisilin, halk şiiri, canlı sinema...
Mapushaneler, yedi düvel, harbi ispanyol nezlesi!
Sultan Hamid, Don Civani
Ne bilsinler seni sevdiğimi!
Başaklanmayan yulafa söylemeli;
Cılk yumurtaya,
Paslı demire...
Kulağını bükmeli kurtlu kirazın!
Hoşnut değilllerse bu gidaşattan,
Akıl etsinler seni sevdiğimi!
Yeşille turuncunun kafa barıştırması, bu sevdadan ötürü...
Tepemizdeki o göçmez tavan,
Sulardaki yakamoz, ortancadaki pembe
Ben seni sevdim diye!

Bingöl vilayetinde kamyondan inince
Tığ gibi bir delikanlıya soruyorum:
Siz nerenin bulutlarısınız böyle?
Biz sizin sevdanızın bulutlarıyız!
Bir yıldızlı akşamı varsa Ankara'nın,
1953 kışları içinde;
Karnı tok, sırtı pekse hısım akrabanın;
Konu-komşu dirlik düzenlik içindeyse;
Birbirimizi daha çok sevelim diye!

İnsan seni sevince iş-güç sahibi oluyor.
Şair oluyor mesela;
Meyhaneden cayıyor bir akşamüzeri.
Caysın be güzel!
Caysın be iyi!

Tütünü bırakıyorum, tütün neyime zarar?
Keseme zarar, ciğerime zarar, sevdama zarar!
Seni sevince adamın papuçları eskimiyor!
Beti-benzi yeni çarktan çıkmış gibi...
Seni sevince insan bilgili, saygılı, gönlü gani şen.
Saçları zencefilli.
Erkencecik evine dönmek istiyor canı...

Hep seni düşün.
Hep seni yaşat.
Hep seni yıka;
Seni doyur üç öğün!
Seni bir kanım uyut, sonra uyandır...
Lokman hekim, seni sev diyor bana!

Seni sevmeseydim, ilkbaharı kodunsa bul gayrı!
İstanbul diye bir kent yoktu ki yeryüzünde!
Umut diye bir şey yoktu ki seni sevmeseydim!
Hak, hukuk, bereket diye...
Eşitlik, kardeşlik, hürriyet diye...

Yüreğime sağlık, ne iyi ettim!..

Metin Eloğlu






.

26 Ekim 2006 Perşembe

How am I supposed to live knowing..


I keep tellin' myself that I'm not gonna see him again in my life. Do you have any idea how much pain does this thought give? I'm not gonna hear his voice again in my whole life! And no, he's not dead. At least as far as I know. I need to learn how to live without having any information about him. I need to! Do you know how much it hurts?
I have to live knowing that I am not gonna see his eyes again!! I have to learn to stay away from him although he is reachable. I have to resist myself when I am in such a desire to talk to him. You know, I may call him. I may send a short message to his cell phone or maybe an e-mail to one of his e-mail addresses. I have no doubt that he would be glad if I do so. But I can't. I can't! So tell me, can you imagine how hard it is to resist such desires! Oh god, sometimes I feel, I really do, that there is such a great burden on my shoulders that I cannot carry. Sometimes I feel I'm not gonna make it, I'm not gonna forget all about him, I'm not gonna go on my life without him.. Sometimes I really do feel like that.

I wish I never met him! I don't wish he loved me, no! I don't wish I didn't make such stupid mistakes.. I just wish he never existed in my life! I wish I have never given him my phone number so that I wouldn't be waiting for him to call now! I wish I never got his phone number so that I wouldn't fight with myself everyday to call or not to call. You know what, I regret most the behaviors that I have done just not to be regretful of not doing one day.

it's just like the song says:

And then I go and spoil it all
By saying something stupid
Like I love you
I love you..

Selcan
Ekim '06

25 Ekim 2006 Çarşamba

Ben ordaydım..


Nerden bilebilirdim ki; tüm zamanını benimle geçirirken aslında başka birini sevdiğini! Senden bana uzanan köprünün sevgi üzerine değil de yalnızlığa karşı bir kalkan olarak inşa edildiğini nerden bilebilirdim! Öyle güzel rol yapıyordun ki..

Sen ordaydın, ben ordaydım, işin ilginci "O" da ordaydı. Aslında hepimiz biliyorduk ya gerçeği, anlamıştık ya, konduramıyorduk bir türlü.. Senin bana bunları yapabilmen, O'nun gerçeği bile bile bana sana dair umutlar vermesi, benim aranızdakilere rağmen O'ndan medet umup ondan destek beklemem.. Kentlerin farklı olması bir şeyi değiştirmiyor, aşk olduğu sürece her kent insanı yutabiliyor!

Evet, artık anladım! Sırf yan cebinde tutabilmek için bana umut verdiğini; hatta beni sevgilini kıskandırmak için kullandığını; aslında verdiğin sözlerin, ettiğin yeminlerin hiçbir anlamı olmadığını.. Belki de ben..sevilmemenin hüznünü bastırmak için inandım sana, tavırlarına, verdiğin sözlerine.. Mutluluklarım gerçekten de hüzünlerden bozmaydı belki de..

Belki de ikimiz de sadece acemi aşıklardık, başka insanları seven.. Ya da belki...ben sevmeyi bilmiyordum, sen sevilmeyi. Ve sonuçta ikimiz de suya gömüldük.. Ama elinden tutup seni boğulmaktan kurtaran biri vardı hayatında ve sen benim üstüme basarak çıktın o sudan! Beni daha da dibe göndererek. Ben? Hala dipte, hala tek başına.. Bildiğim: aşk acemilere göre değil!

Ne müttefik belli, ne sığınak yeri.. Dost görüp de her şeyi anlattığım, dostum sanıp da destek beklediğim insan, aslında bana en çok zarar veren insan oldu. Ne yaptı, neler anlattı, neler söyledi sana bilmiyorum. Tek bildiğim, her ne yaptıysa, sen benden daha da uzaklaştın. Her ne dediyse hakkımda, seni benden soğuttu.. Sığınak sanıp saklandığım yer, ateş hattının tam ortasıymış, nerden bilebilirdim! Şimdiyse kim dostum, neresi sığınacağım limanım bilmiyorum.. Hala!

Ben kendimi kaybedeli nerdeyse bir sene oldu. Hükümsüz müdür bilemem; ama sonu olmadığına ikna oldum artık. Bu boşluklardan boşluk beğenme, diplerden dip beğenme döngüsünün duracağı yok. Komik mi, acı mı, saçma mı bilmiyorum.. Belli dönemlerde geçer gibi oluyor, sonra kendimi dipte buluyorum yeniden. Bir bilsen nasıl halsiz şu kalbim bu dalgalanmalar yüzünden! İnanmadın, inanmadılar bana.. Keşke dediğiniz gibi kolay olsa.. Keşke yarayı söküp atmakla bitse her şey.. Kanamaz demiştin oysa, bak kan revan içindeyim şimdi!

Şimdi yeniden düşmemek için ateş hattının ortasına, direniyorum isteklerime.. Kartonlardan yapma siperlerim.. İlk ateşte yıkılacak, biliyorum! Daha önce bir kez yaşadım, ordaydım.. İnsanların yıllarca soru sormadan yaşadığı yerlerde, huzur bozan sorular biliyorum.. Kimim, kimsin, nereye gidiyoruz diye sormadan yaşayıp gidenlerin arasında, soru sormanın huzurlu zamanları nasıl yıktığını biliyorum.. Ben ordaydım!..

Selcan
Ekim '06

24 Ekim 2006 Salı

Yalnızım.. Yalnızsın.. Yalnız..


(...) Yalnızlık hep var. Buna alışmaya çalış. İçine ne kadar süzülürse, ruhunun alanını o kadar genişletir. Yalnızlıktan kurtulmayı bekleme. Seni anlayacak, o boşluğu dolduracak birilerini bulmayı umut etme. (...) Eğer seni anlayacak birilerini bulmayı beklersen, öldürücü bir hayal kırıklığı yaşarsın. Yapabileceğin en iyi şey, kendini anlamak, ne istediğini bilmek ve yoluna engeller çıkmasına izin vermemek. (...)

J. Fitch
Beyaz Zakkum

Sana Şarkılar Söylemeye Devam Ederim..


Fırtınalı yağmurlar karşısında bile kurak yürekler gördüm ben; bir ölü kuşun -mesela- kanadına hüzünden fırtınalar çizerken..

Yüreğimden düştü, düşten öte gitmedi sevgili öykülerim..

Sevinçlerim yanmayan bir sokak lambasıydı yokluğunda fark edilen ve hüzünlerim gökkuşağı gibi gözalıcı olsa da masallara sağır kalmadı gözlerim..


Uçan kuşları, ölü düşleri seviyorum. Tanıdığım insanların çook azını, tanımadıklarımınsa HEPSİNİ..


İşte bu inanç ve sevgidir seni bana getiren. Ve her çalınışı ve dinlenişi bu şarkıların, bir borcun ödenişidir bu inanca ve bu sevgiye..

Sana şarkılar söylemeye devam ederim sevmeye çıkarsız inanırsan..
Sevmeye inan!

Yaşamak zor bi' oyun..

F.D., Eylül'ün bin900doksan6'sı, İstanbul

İyi-Kötü Güzel-Çirkin..


Beni özlüyormuşsun öyle diyorlar
Kıs kıs gülüyormuş tuzak kuranlar
Sense besleyerek yalnızlığını
Kabul ediyormuşsun aldattığını
Beni soracak olursan hayli kırgınım
Kırgınlık bir yana bir de şaşkınım
Tek tek anlayarak hatalarımı
Sevmeye çalışıyorum yalnızlığımı
İşte ben böyle bir hal içindeyim
Aslında derin keder içindeyim
Bazen bilmeyerek ne yaptığımı
İyi kötü güzel çirkin her biçimdeyim
Bazen isyan edip yalnızlığıma
Sana karşı ince bir sitem içindeyim


23 Ekim 2006 Pazartesi

Bugün bayram, erken kalkın çocuklar..


Bayram çok hüzünlü geldi bu sene..


Bayram olunca.. İnsan uzun zamandır haber alamadıklarından haber almak için bir vesile olacağını sanıyor nedense.. Sanki aylardır aramayanlar, sormayanlar, nasıl olduğumu-yaşayıp yaşamadığımı merak etmeyenler bayramda birden merak eder olacakmış gibi.. Mesela O.. Aramaya, konuşmaya, nasılsın demeye yüzü olmasa bile, belki bayramda bir "iyi bayramlar" mesajı gönderir diye bekledim.. Bir şeyi değiştirir miydi? Evet!! İnsanlara saygı göstermek için illa onlara aşık olmak gerekmiyor ki!

Bilmiyorum.. Sebebi her ne ise, ben hiç iyi hissetmiyorum.. Artık içim neşe dolmuyor bayramlarda.. Çocukluğumu özlüyorum, kapı kapı dolaşıp şeker topladığım bayramları özlüyorum, O'nu-birlikte geçirdiğimiz vakitleri özlüyorum, sınavlardan geçer not alabildiğim günleri özlüyorum, dost sandığım insanların henüz gerçek yüzlerini görmediğim mutlu günlerimi özlüyorum.. Bugün bayram, erken kalkın çocuklar diyen Barış abiyi özlüyorum..

Her neyse, taa ilk yazımdaki sözümü dinleyip okumadığınız için teşekkürler..

Selcan,
Ekim '06

O artık buzzz kalpli..



Sıcacığımdı dondu, elimi birden tutmaz oldu

Nasıl diye çırpınırken beni bir anda sevmez oldu
Sıcacığımdı dondu, elimi birden tutmaz oldu
Bir an bile ayrılmazken şimdi görmek hayal oldu
O artık buz kalpli.. Ne yaptıysam erimedi..
O sımsıcak yüreği nerede şimdi?
Çok mu sahici olduk da hemen adam yerine koyduk!
Daha bir tek gün yüzü bile görmeden kapının önüne konduk..
O artık buz kalpli; ne yaptıysam erimedi..
O sımsıcak yüreği nerede şimdi?
Çok mu sevgiye boğduk da bir anda hayatımızı koyduk!
Daha bir tek gün yüzü bile görmeden bir hiç yerine konduk..

22 Ekim 2006 Pazar

Yüreğin bi' dünya...tesellisiz..



Kim hatırlar şu bizim hikayeyi
Kim iyi anlatır o biçareyi
Kimse bilmez o niye yitti
Derdi ki bir zamanlar
Pek hatırlamam hoş şeylerdi
Ve sualimiz ruhsuz şimdi

Halsizleştik koşar adım hayat
Ayarız dön bak nice halimiz
Yüreğin bidünya tesellisiz
Sokul usulcana sız yanıma
Sonu gelsin tüm gizi şu alemin
Bitkin düşür senden beni

Aman aman inadı bırak
Getir-götür bitir şu yarım işi
Seslen varsın duymasınlar

Derler ki, o iklimdi ki
Bir zamanların düş iklimi
Şimdi düşümüz tarifsiz ki
Sabitleşmiş bu bakışların acıları diner
Yık kendini
O masalı dinle
Duy kendini

Milyarda bir..


Ben seni seven birkaç kişiden biriyim; ama sen beni sevmeyen milyarlarca insandan birisin!!


Kim kimin için daha özel, sen söyle..

Mart '06

20 Ekim 2006 Cuma

Gideceksin


Gideceksin..

Ben "sen"inle kalakalacağım ardından,
Sen gideceksin, yanına "ben"den hiçbir şey almadan..

Gideceksin..
Tüm umursamazlığını, etrafına ördüğün duvarlarını da katarak benim sevincimin, dayanağımın, sıkıntımın yanına;
Aramayacağını bile bile "Ararım." diyerek gideceksin..

Gideceksin..
Benim ne gitmeye, ne de "Git!" demeye gücüm var; ama sen gideceksin..

Kasım '05

17 Ekim 2006 Salı

Sonuç: Kazanamadınız.


Hevesle heyecanla merakla açıyorsunuz sonuç sorgulama sayfasını. Ve karşısınızda bu acımasız ibare:
Sonuç: Kazanamadınız.
Avunabileceğiniz bir söz, bir işaret, bir "açık kapı" yok. Kazanamadınız! Boynunu büküp sayfayı kapatmak kalıyor geriye sadece..

İlginç.. İnsan daha önce onlarca kez başarısız olsa bile her yeni başarısızlığına yine de üzülebiliyor. Bazı şeylere hiçbir zaman alışılmıyor. Sanırım bu da onlardan biri..

11 Ekim 2006 Çarşamba

Hem suçsuz.. Hem güçsüz.. Hem halsiz..


Ben ordaydım;
Acemi aşıkları
Boğan sular biliyorum!

Bir şarkı bu kadar mı iyi anlatır bir insanı!


Yazılacak çok şey var aslında, yazmak istediğim.. Belki sonra..

Ben ordaydım;
Huzurlu zamanları
Yıkan sonlar biliyorum!

4 Ekim 2006 Çarşamba

Desem.. Demesem..


Gel demesem...söylememi beklediğini düşünüp kendimi suçlarım..

Desem...gelmezsin ki!

Mart '06

3 Ekim 2006 Salı

Anlıyor musun?


Bazı insanlar mutlu olmayı bilmezmiş. Karamsarlıklarından ya da sahip olduklarını beğenmemezlikten değil ama. Bu tıpkı, su biriktisinden geçerken paçalarını ıslatmadan yürümeyi bilmemek gibi..

Anlıyor musun?

.. / ..


Bugün..
Bir anda..
Bir ışık çaktı beynimde..
Ve o anda..
Fark ettim..

Diğer tüm hayallerim gibi bu hayalime de hiçbir zaman ulaşamayacağım!

..ama
..diğerlerinden farklı olarak
..bu
..acı verecek